27 Mayıs 2012 Pazar

Pesto Soslu Spagetti / Pesto Pasta



Bugün ansiklopedik bilgi girişi yapmak istiyorum çünkü pesto sosa saygım o denli büyük. Kendileri İtalya'nın Ligurya bölgesinin Cenova şehrinde dünyaya gelmiştir, hence, pesto genovese

Sarımsak, fesleğen, çam fıstığının birlikte dövülüp üzerine Pecorino veya Parmesan peyniri ile zeytinyağ eklenmesiyle elde edilen muhteşem yeşil renge sahip oldukça aromatik bir sostur. "Pesto" sözcüğü ise Cenevizce (Cenevizce diyebilir miyim?) pestâ fiilinin geçmiş zaman çekimidir ve "dövmek", "ezmek" anlamları taşımaktadır. Hatta İngilizce pestle (havaneli) sözcüğü bile buradan gelmekteymiş. Vay vay vay... İngilizce elden gidiyor!!!

Pestonun memleketi Cenova

Ha derseniz ki "Bu Cenevizliler bulmadan önce kimsenin aklına gelmemiş mi iki tane sarımsağın üstüne ot atıp zeytinyağ gezdirmek?", o zaman haklısınız derim. Görünen o ki teee Antik Romalılar bile sarımsak, peynir, çeşitli otlar ve zeytinyağından oluşan bir macun yermiş. Sen İtalyanın eline malzeme vermeye gör, "3000 yıl önce yaşıyoruz biz, lezzet müzzet anlamayız, karın tokluğu" demiyor adamlar yahu! Pestoyu bulmuşlar işte ta o zaman.  

 Neyse, bu ufuk genişletici trivia'lardan sonra gelelim tarifimize. Ben tabii ki orijinal tariften biraz farklı, foodwishes.com'dan sevgili Chef John'umdan öğrenip yıllardır hiiiç değiştirmeye bile gerek duymadan kullandığım enfes pesto sosunu paylaşacağım sizinle. Nedir bu farklar ve niye varlar? Ne yazık ki, dünyada pesto sevmeyen insanlar vardır... Bunun tek nedeni pesto sosun ayarı kaçınca inanılmaz ağır ve bıktırıcı bir sos olmasıdır. Damağınızla ilk buluştuğu an lezzet patlamaları yaratan aynı sosu yemeye devam etmiyormuşsunuz gibi bir süre sonra "Öeh!" anı gelir. İşte bu tarif pesto sosu hafifletmek üzerine bir tez çalışmasıdır sanki... Öyle doğru noktalara parmak basmış sevgili Chef John'um...

1- Fıstık yerine ceviz. Zekice.
2- Yalnızca fesleğen yerine ferahlatıcı İtalyan otları karışımı,
3- Limon! Dahice.
4- Normal makarna yerine tam buğday makarna, Barilla Integrale. 

E hadi geçelim o zaman malzemelere. (Kafiye mi oldu ne?... Durduramıyorum kendimi!)

------------

So, today we're making pesto pasta. I think it's one of the most delightful sauce recipes ever to be created, which in this case apperantly happened in a beautiful place called Genoa, in Italy's Liguria region, hence pesto genovese. Most of you probably already knew that, but I bet you didn't know that the word "pesto" is the past participle of the Genoese word pestâ, which means "to crush", "to pound". Apparently, the English word "pestle" is a derivative of this. How cool, right?.. Right?

So we all know the traditional pesto sauce with pine nuts and basil. Well Chef John from foodwishes.com taught me different. You know that feeling of weariness you get while eating pesto? The first bite is amazing but as you go on, you feel like your taste buds are too worked up because the sauce is too heavy to keep eating. Well, Chef John fixed that problem by using walnuts instead of pine nuts, a refreshing mix of Italian herbs instead of only basil, some lemon juice which I think is pure genious, and whole wheat pasta instead of regular. 

So here we go:


Malzemeler / Ingredients:



  • 1/2 paket tam buğday spagetti / 1/2 pack whole wheat spaghetti
  • 1 kap İtalyan otları (fesleğen, kekik, nane, maydonoz, tarhun otu, hatta roka, evde ne varsa) / 1 cup of Italian herbs (basil, oregano, mint, taeeagon, parsley, rocket and the like)
  • 6 diş sarımsak / 6 cloves of garlic
  • 1/2 kap ceviz / 1/2 cup walnuts
  • 1/2 kap zeytinyağı / 1/2 cup olive oil
  • 1 kaşık tereyağ / 1 tbs butter
  • 1/2 kap rende Parmesan / 1/2 cup grated Parmesan
  • 1/2 limonun suyu / juice of 1/2 lemon

 Öncelikle cevizleri sarımsaklarla birlikte robottan geçirerek başlıyoruz. Havanla filan uğraşmaya gerek yok.

Let's start by processing garlic&walnuts.

 Un ufak etmiyoruz, taneleri biraz büyük bırakıyoruz ki otlarımızı ekleyip tekrar düğmeye bastığımızda çok küçülmesinler.

Do not overprocess. Grains should be big enough to take another round of processing with the herbs.

 Otlarımızı da ekleyip tekrar robottan geçiriyoruz.

Add in the herbs, process again.

 Sonra yavaaaaş yavaş, hiiiç acele etmeden zeytinyağımızı ekleyip bir yandan da karıştırıyoruz. Burada biraz tuz&biber ekleyebilirsiniz.

Pour in olive oil gradually in a slow stream and stir. Salt&pepper.

 Makarnamızı süzüp soğuk sudan geçirmeden geniş bir kaseye alıyoruz. Bir kaşık tereyağ atıp karışıtırıyoruz.

Drain the pasta, place in a wide bowl, add in a tbs of butter, give it a mix.

 Tereyağ eriyince pesto sosumuzu kaseye alıyoruz ve güzelce karıştırıyoruz.

Once the butter melts, scrape in the pesto and mix thoroghly.

 Parmesanı da ekleyip karıştırıyoruz.

Grate in the Parmesan and mix.

 Yarım limonun (ben bazen bir tam limon bile kullanıyorum) suyunu sıkıp bir kez daha karıştırıyoruz.

Squeeze in half a lemon (or a whole lemon if you like the contrast) and stir again.

 Ceviz, fesleğen, daha çok Parmesan ve karabiber ile süslüyoruz. 

Top with walnuts, basil, more Parmesan and black pepper.





New picture:


Aşağıdaki salatayla servis ettim.

I served it with a nice salad pictured below.





Çeri domates, yeşil ve kırmızı marul, yeşil zeytin, gouda peyniri ve zeytinyağ&balzamik sirke sosu

13 Mayıs 2012 Pazar

Pazar Kahvaltıları - Muzlu Pankek / Sunday Breakfast - Banana Pancakes



 Kahvaltıda ne yapacağımı bilemediğim zamanlarda en büyük kurtarıcım pankektir zira evde her zaman un, yumurta ve süt bulunur. Hazır pankek karışımı almaya gerçekten ihtiyacınız yok, buzdolabınızdaki malzemelerle evde rahatlıkla hazırlayabileceğiniz, bitiremediğiniz meyvelerle de süsleyebileceğiniz pratik bir tarif. Hadi bakalım.

Banana pancakes never get old, do they? So here is my version. Enjoy!



 Malzemeler / Ingredients:

  • 1 kap tam buğday unu (125 gr) / 1 cup whole-wheat flour
  • 1 yk esmer şeker / 1 tbs brown sugar
  • 1 yk kabartma tozu / 1 tbs baking powder
  • 1 paket vanilya / vanilla 
  • bir tutam tarçın ve yenibahar / pinch of cinnamon and allspice
  • bir tutam tuz / pinch of salt
  • 1 yumurta / 1 egg
  • 1 kap süt (250 ml)/ 1 cup milk
  • 1 yk eritilmiş tereyağ veya sebze yağı / 1 tbs melted butter or veggie oil
  • 100 gr ricotta peyniri / 100 gr ricotta cheese
  • 2 olgun muz / 2 very ripe bananas 
  • 1 limon kabuğu rendesi / zest of 1 lemon
  • dolgu için: muz, damla çikolata, fıstık ezmesi, tereyağ, ısıtılmış reçel / for the filling: more bananas, chocolate chips, peanut butter, butter, heated fruit preserves
Tüm kuru malzemeleri karıştırarak başlıyoruz. Pankeklerimizin iyice kabarması için tel süzgeç ile elediğimiz una esmer şeker, vanilya, kabartma tozu, tuz, tarçın ve yenibaharı ekleyip hafifçe karıştırıyoruz ve kenara alıyoruz.
 
Start by mixing all the dry ingredients. If you want fluffy pancakes, you gotta sift the flour then add in the sugar, vanilla (if you have the essence, save it for wet ingredients), baking powder, salt, cinnamon and allspice and give it a mix, set aside.


 Çırptığımız yumurtaya sütü ekliyoruz.

 Pour in the milk to a bowl with the beaten egg.


 Muzlarımızı bir çatal yardımıyla ezip ricotta peyniriyle birlikte güzelce karışıtırıyoruz. Ricotta kullanmak zorunda değilsiniz, lezzet ve doku açısından bayağı ekstra puan kazandırıyor ancak çok da elzem değil, ben sırf artistlik olsun diye ekledim.

Mash the bananas with a fork, then mix in the ricotta cheese.


Bir kaşık kadar tereyağını mikrodalgada eritiyoruz.

Melt about a tbs of butter in microwave.


 Yağı yumurtaya eklemeden önce soğuduğundan emin oluyoruz yoksa yumurtayı pişirir. Öeh.

Make sure the butter is cold enough before you pour it in with the egg, or it will scramble it. Ew.


 Muzlu ve peynirli karışımı da yumurtaya ekliyoruz ve bir limon kabuğunu rendeliyoruz.

Mix in the banana&ricotta paste with the egg, then zest 1 lemon. 


 Islak malzemelerimizi yavaşça kuru malzemelerle karıştırıyoruz.

Pour in the wet ingredients slowly into the dry ingredient bowl.


Spatula yardımı ile, kuru un topakları kalmadığından emin olana dek ancak çok da galeyana gelmeden kısa süreyle karıştırıyoruz. Sonra 5 dk dinlenmeye bırakıyoruz.

Stir just enough to make sure there are no flour lumps. Let it set for 5 min.


 Orta ateşte ısıttığımız tavaya biraz tereyağı koyup pankek hamurumuzdan 1/4 kaplık ikişer disk yaratıyoruz. Ardından ısıyı derhal düşük-orta ayara alıyoruz. Pankek pişirmede yapılan en büyük hata yüksek ateş kullanmaktır. Alt taraf derhal kahverengileşecek ancak içi çiğ kalacaktır, bu yüzden düşük ateşte her iki tarafı 2-3 dakika kadar pişirmeli.

Heat pan on med-high, grease it with some butter, then pour in 1/4 cup of batter for each disc. Turn down the heat to med-low and cook each side for 2-3 min. 


Pankekinizi çevirmeniz gerektiğini üst yüzüne bakarak anlayabilirsiniz. Üzeri böyle göz göz olmuş ve matlaşmış ise ısı yukarı kadar çıkmış ve içini pişirmiş demektir.

When the upper side of your pancake looks like that, it's time to flip. 


Yemekte altın kahverengi, doğru iş yapıyorsunuz demektir. 

Golden brown in food means you're doing it right.


Ben daha havalı pankekler istiyorum, diyorsanız ortasına bir muz dilimi yerleştirebilirsiniz.

If you want better looking pancakes, place a banana slice in the middle.


 Bu da işin eğlenceli kısmı. Tavadan aldığınız pankeklerin üstünü dilediğiniz şekilde süsleyin. Bu abimin pankek kulesi olacağı için yalnızca tereyağ, muz dilimleri ve çikolata damlaları kullandım. Abim pankek konusunda tam bir püristtir...

İkinci dilimi eklediğinizde çikolata damlarının erimesi ve pankeklerin sıcak kalması için 50 derecede ısıtıp kapattığınız fırına yerleştirin, yeni dilim geldikçe fırından çıkarıp üstüne ekleyebilirsiniz.

This is the fun part. Decorate it to your liking. Here I melted some butter on the hot pancake and topped it with some banana slices and chocolate chips. For the chocolate chips to soften nicely and pancakes to stay warm, heat your oven to 122 F then turn off, place pancakes inside.


 Bu benim pankek kulem olacağı için  "Dünyaya bir daha mı geleceğiz ayol?" mottosuyla hareket edip tabana tereyağ yerine crunchy fıstık ezmesi sürdüm. 

Here I thought what the hell and spread some crunchy peanut butter on the bottom.


İnşaat bitmiş.

The construction is complete.


  Evde akağaç şurubum kalmadığı için kulenin üstünden akıtmak için mikrodalgada biraz reçel ısıttım. 

Not having maple syrup at home proved to be more difficult than I'd imagined. I need my cousin in NY to visit with a new bottle, stat! So I microwaved some fruit preserves instead.


Abim şuruba, reçele gelemediği için onunkini yalnızca pudra şekeriyle süsledim. Ve bir şekilde benimkinden daha iyi gözüktü. Tuhaf...

Since my brother hates sticky stuff like syrup and jam in his food, I decorated his tower with some powdered sugar only, and for some unconceivable reason, it looks better than mine! Why?


 Bu da benimki. 

This one is mine. My precious.


 Çatalda pek güzel duruyor. Erimiş çikolata, muz, reçel ve limonun birleşimi tam anlamıyla nefisti. Kontrast yaratan aromalara bayılıyorum.

Looks good on fork. The contrasting flavors of melted chocolate, banana, fruit preserves and lemon zest was a-mazing.


İşte bu günlük de maceramızın sonuna geldik, yeni tatlı kahvaltı tarifleriyle tekrar burada olacağım. Cheerio!

This picture wraps it up for today.  "And they ate happily ever after..."


4 Mayıs 2012 Cuma

Mantarlı Risotto / Mushroom Risotto


Hell's Kitchen'da defalarca izlediğin ve yemek istediğin ilk üç menü item'ını sırala deseler,

1- Green Pea Risotto
2- Beef Wellington
3- Hot Chocolate Fondant, derdim.

 Gordon Ramsay'nin gecenin ilk küfürlerini sıralamasına neden olan bu aperatifi, sezon üstüne sezon hiçbir yarışmacının becerememesi gözümü korkutmuştu. Fakat aynı zamanda listede en yapılabilir görünen yemek buydu. Videolar izliyor, tarifler okuyor ama Ramsay'nin o über seksi İngiliz aksanıyla "You call that a ri-zottoh?" dediği anlar aklıma geldikçe bir türlü kolay bir yemek olduğunu kabullenemiyordum.

Sonunda Cookshop'ta yediğim ve hastası olduğum mantarlı&fesleğenli risotto'yu tattığım an "Ben bu yemeği yapacağım arkadaş!" dedim. Ve bugün ahçılıkta yeni bir köşe dönmüş gibi hissediyorum. İlk risottomu baş döndürücü bir başarıyla, alnımın akıyla yaptım! Abim "Artık Cookshop'ta risotto yenmez, evde böylesi varken..." dedi! Mutsuz hissettiğim her an hatırlayıp kendimi iyi hissedeceğim bir iltifat olarak bir kenarda saklayacağım.

Pekala, bilmeyenler için risotto. Biz pirinci alıp pilav yapmışız, İtalyanlar da risotto. Basitçe, soğanla kavrulan pirince beyaz/kırmızı şarabın ardından tavuk/et/sebze suyunun azar azar eklenmesi ve sürekli karıştırılması suretiyle pirincin nişastasının verdiği kremamsı yumuşacık dokuya sahip, son olarak Parmesan ve tereyağıyla iyice pürüssüzleştirilen, dar görüşlü Türklerin "Lapa bu yeaa!" diyip geçeceği, anlayana ise bizim için en tanıdık malzemenin nasıl yepyeni bir yorumla damağımızı coşturduğunu görme fırsatı yaratacak türde, bazen aperatif, içeriğinin zenginliğine göre bazen de ana yemek olarak sunulan bir pirinç şölenidir. (Mümkün olduğunca tarafsız yazdım bakın!)

Burada dikkat edilmesi gereken tek unsur, pirincin türüdür. Bu yemeği malesef evdeki uzun ince taneli pirinçle yapamıyoruz. Özel bir pirinç olan tombik ve kısa, bol nişasta içeren Arborio ile yapılması gerekiyor. Büyük Migroslarda rahatlıkla bulabilirsiniz.


Öyle ekstra pahalı filan da değil. 1 kg'ı 9TL. İçinden 500 gr'lık iki adet vakumlu paket çıkıyor, yıllarca saklayabilirsiniz.



Boşver şimdi arboryoyu, evdeki pirinçle yapsam olmaz mı, derseniz, olur, her türlü pirinçle risotto yaparsınız, ancak o restoran kalitesindeki kremamsı, yumuşacık sosa sahip, al dente risotto'yu yiyemezsiniz. Arborio bulma imkanım yok diyorsanız Arborio'nun kuzeni olan Baldo kullanabilirsiniz. Veya sushi pirinci olan Calrose. Hiç olmadı, kırık pirinç alın. Ama nereye, kime sorduysam Arborio'suz yapılan yemeğe risotto denmez, cevabını aldım. Ona göre.



Arborio ile normal pirinç arasındaki farka bakmak gerekirse, gördüğünüz üzre, resimde yukarıda bulunan Arborio daha beyaz, daha kısa ve tombiktir. Normal pirinç yeterince nişasta salgılamayacağı ve şişmeyeceği için malzemelerinizi biraz boşa harcamış olursunuz. Daha ne diyeyim, iki dakika uğrayıverin Migros'a canım!

Ay ne uzun intro oldu. Hadi malzemelere geçelim.

--

Being a devoted fan of Hell's Kitchen (not the scripted fights and drama but the cooking and the Gordon Ramsey stuff) there were threee menu items I'd always wanted to try:

1- Green Pea Risotto
2- Beef Wellington
3- Hot Chocolate Fondant.

Since there's no way in hell I'm ever gonna be able to make any kind of Wellington, I always thought the risotto was the easiest choice for me to try at home. But every time I thought of Ramsay screaming his guts out to some poor loser who says he's an executive chef but can't seem to manage cooking a decent risotto, I grew this weird intimidation feeling towards the dish. Could I make it? Nobody in Hell's Kitchen could... What was so special about me? 

But one day, eating at our favorite nearby restaurant I ordered the mushroom&basil risotto and fell in love right then and there. I simply had to do this if I wanted to call myself a food enthusiast (I actually never call myself that but whatever) I watched videos, studied recipes, collected hints and tips and today, it all paid off! I made my first risotto and it was a dazzling success. My brother actually said "I'm never eating risotto at a restaurant again." and I felt like a little girl, getting an A on a paper. I think I actually clapped with excitement somewhere in there. Anyways, here's how to make a beautiful mushroom risotto:

Malzemeler (Bizim gibi hayvani porsiyonları sevenler için 2, insan gibi yiyenler için 4 kişilik)

Ingredients (2 Servings if you like huge portions like we do, 4 if you're normal, boring, skinny people)  



  • 4 kap tavuk suyu / 4 cups chicken broth
  • 4 yk zeytinyağ / 4 tbs olive oil
  • 300 gr mantar / 300 gr mushrooms 
  • 1 soğan / 1 onion
  • 1 kap Arborio pirinç (185 gr) / 1 cup Arborio rice
  • 1/3 kap beyaz şarap (80 ml) / 1/3 cup white wine
  • deniz tuzu, karabiber, kekik, fesleğen / sea salt, black pepper, thyme, basil to taste
  • 1 diş sarımsak / 1 clove garlic
  • bir tutam incecik doğranmış maydonoz / a handful of parsley, thinly sliced
  • 1 yk tereyağ / 1 tbs butter
  • 60 gr kadar Parmesan / about 60 gr Parmesan


 Öncelikle tavuk suyumuzu hazırlayalım. Evde hazırladığınız sebze/tavuk/et suyunuz yoksa, marketten aldığınız bulyonu sıcak suyla karıştırıp kendi suyunuzu hazırlayabilirsiniz. Pilavda tavuk ve et tadından benim kadar nefret eden insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez, öyle iddialıyım bu konuda. Ancak Knorr'un yeni çıkardığı bu jel kıvamındaki tavuk bulyonların reklamlarını izlerken o jel görüntüsüne bayılıyordum ne zamandır. Bozuk Türkçesiyle "Evde yapıldığı gibi" diyen yabancı Knorr şefine beslediğim sempatinin de etkisiyle bugün risotto için ilk defa tavuk bulyon aldım ve nasıl da iyi yapmışım!  Bir bulyonda tavuk tadından eser olmaz mı ya?! Yalnızca pirincinizi mükemmel bir şekilde çeşnilendiriyor, üstelik hiç tuz atma gereği bile duymadığınız için kendinizi kandırıp iyi hissediyorsunuz.  Ayrıca paketlemesi de çok şeker!
 

 Let's prepare the chicken broth if you don't have the homemade stuff, or don't live in the States where there's a billion different brands for ready-to-use liquid chicken broth in the supermarkets. Yes, we only have the compact bouillons, so Knorr's new gel stock is a welcomed change. Mix it in with 4 cups of hot water, cover the lid so it doesn't get cold.




Sıcak suya atıp karıştırıyoruz. Ardından kabın ağzını kapatıyoruz ki su soğumasın.



Malzemeleri doğramaya başlamadan önce kendimize bir kadeh kırmızı şarap koyup evde törenle yemek yapan Amerikan kadını tadını almayı ihmal etmiyoruz. 

Gotta have my wine and drink it too if I'm cooking sth new.

Maydonoz, mantar, soğan ve sarımsağı doğruyoruz. Ben mantarları şekillerini bozmadan iri dilimler halinde doğramayı seviyorum, hem dokularını koruyorlar hem de tatlarını.
Chop chop.

Soğanları iki kaşık zeytinyağı bulunan orta ateşteki tavaya attık.

Throw in the onions into a pan with 2 tbs olive oil on med heat.

 Soğanları öldürmeden 1 dk kadar soteledik.

Sautee the onions for 1 minute.

 Pirinci kesinlikle yıkamadan soğanların üzerine ekledik.

Add in the rice without washing it first. We need all the starch we can get.

 Pirinçler soluk altın renge ulaşana dek soğanlarla birlikte 2 dk kavurduk. Bu işlem pirincin ekleyeceğimiz sıvıları hiç yumuşamadan  mükemmel bir şekilde emmesini sağlayacak.

Toast the rice with the onion for 2 min, until it turns a pale golden color. This will help the rice absorb all the liquid we're going to add without getting soggy. 


Beyaz şarabı ekleme anı. Tamamiyle buharlaşana dek karıştırıyoruz ardından ısıyı biraz daha artırıyoruz.

Adding the white wine in. Stir until it is fully evaporated, then turn up the heat to med-high.

Derhal yarım kap, yani 100 ml kadar sıcak tavuk suyumuzu ekliyoruz. Eklediğiniz su kesinlikle kaynar, ılık veya soğuk olmamalı. 

Add in the first 1/2 cup of chicken stock. It should be hot, not boiling, warm or cold.

 Yemeğin en önemli kısmı: karıştırmak. Hiç durmadan pirinci karıştırıyoruz ki tüm nişasta pirinç tanelerinden ayrılıp suya karışsın.

Your most important job is to keep stirring all the time so that the starch on the grains loosens and mixes into the liquid.

 Az sonra pirinç suyu çekecek ve bu şekilde görünecektir. Bir başka önemli konu budur. Su tamamen çekilene ve pirinç kuruyana kadar beklemeyin, bu şekilde göründüğünde bir 1/2 kap su daha ekleyin.

The rice will absorb the stock shortly. That's another thing to watch out for. Never let the liquid evaporate completely. The rice should always remain a little wet. Pour in another 1/2 cup stock when it looks like that.

 Bu şekilde tüm tavuk suyu bitene dek 1/2 kap eklemeler yapıyoruz ve sürekli karıştırıyoruz!

Use all the stocks like this, adding 1/2 cup at a time and stir constantly!

Tavuk suyumuz bitmeye yüz tutmuşken ayrı bir tavada 2 kaşık zeytinyağı ısıtıp sarımsaklarımızı atıyoruz.

Around the time you're almost out of chicken stock, heat olive oil in a different pan and add in the garlic.

 Mantarlarımızı atıp 3 dk soteliyoruz. Sularını bırakıp biraz küçüldüklerinde ateşten alıp bir kenara koyuyoruz. Daha fazla pişirmeyin, mantarın diri kalması ve suyunu tavaya bırakmış olması gerekiyor. 

Sautee the mushrooms for 3 minutes, until they give off their liquid and shrink a bit. Remove from heat and set aside. Do not overcook them, they should remain supple and the water should not evaporate.

 Bu arada pirincimiz bu şekilde gözükmeli.

This is how the rice should look at the end.

 Lapa oldu filan diye korkmayın, doğrusu bu. Pirincin tadına bakıp al dente olduğundan yani dişe geldiğinden emin olduktan sonra ateşi kapatıyoruz. Pirincimiz hala sulu olmalı, su içinde yüzmemeli ama kuru da olmamalı. Test etmek için kaşığınızı tavanın ortasında kaydırın, yarık açamıyorsanız fazla sulu, açılan yarık derhal kapanıyorsa yeterince sulu, yavaşça kapanıyorsa daha fazla suya ihtiyacınız var demektir. Tavuk suyunuz kalmadıysa normal sıcak su kullanabilirsiniz.

Turn off the heat when you run out of liquid and the rice looks like that and tastes al dente, soft on the outside, hard in the middle with some resistance. Mind that it should be very watery, not sogging in water but not dry either. Run your spoon in the middle and watch how fast the rice come together. If it's too slow, you need more stock. If you don't have any left, just add regular hot water.



 Mantarlara biraz kekik, fesleğen, karabiber ve tuz ekleyerek tatlandırıyoruz.

Sprinkle some thyme, basil, black pepper and sea salt over the mushrooms.

Mantarları ve suyunu pirincin üzerine atıyoruz.

Stir in the mushrooms and their liquid.

 Bu kısmına bayılıyorum. Hem tat hem de doku açısından harikalar yaratması için bir yk tereyağını ekleyip eritiriyoruz. Tarifin aslı 2 yk diyor, siz isterseniz öyle yapın.

Love this part. Melt in 1 tbs butter for taste and an even creamier texture. The original recipe calls for 2 tbs, though.

Maydonoz ve Parmesanımızı da rendeliyoruuuuuz. Mis!

Add in the parsley and the cheese.

 Servis tabağına alıp daha fazla Parmesan ile süslüyoruz ve bir mutlu sona daha ulaşıyoruz!

Serve with more Parmesan on top.

 Sıcak servis etmek çok mühim, aman diyim soğumasına izin vermeyin.

Serving hot is of utmost importance. Now that's a good looking dish.


 Just yum...

Biraz daha karabiberin kimseye zararı dokunmaz...

İşte böyle. Gelecekte daha farklı risotto tarifleriyle karşınızda olmayı ümit ediyorum. Ciao!